Cuma Çiçek: Değişim emaresi olmadığı için Diyarbakır’da seçim heyecanı yok
DİYARBAKIR – Yerel seçimlere şunun şurasında 20 gün kadar bir zaman kaldı ancak Diyarbakır sokaklarındaki hareketsizliğe bakarken insan, “Nerede eski seçimler” diye düşünüyor. Diyarbakır belediye başkanını seçerek. Bu ihtimalin kendisi bile heyecan verici. Çünkü şehir 8 yıldır kayyımla yönetiliyor ve belli çevreler hariç herkes bu durumdan şikayetçi. O halde seçime daha heyecanlı, daha azimli, daha istekli hazırlanmak gerekiyor, değil mi?
Aslında şehir partilerin bayraklarıyla, adayların posterleriyle donatıldı. Seçim araçları caddelerde tur atıyor ve seçim irtibat büroları açıldı. Bütün bunları görüyoruz ama…
Bu “Ama”nın cevabını, başka seçim gündemleriyle birlikte, Cuma Çiçek’e sorduk.
Şehri ve dinamiklerini yakından gözlemleyen akademisyen Cuma Çiçek, “Mart’ın birinci haftasını geride bıraktık ve Diyarbakır’da bir seçim havası yok. Görebildiğim kadarıyla çok oluşacak gibi de değil” diyerek, şunları söyledi: “Bunun temel nedeni kanaatimce seçim meselesinin mayıs ayında bitmiş olması. Bu seçim biraz uzatma seçimleri. Yapısal farklılık yaratmayacak. İkinci olarak Kürt sokağının hem AK Parti’den hem Kürt siyasetinden beklentisi yok. Çünkü bir değişim emaresi yok. 8 yıllık kayyımlarla devam eden bir arafta olma hali sürüyor. Ve bunun değişimine dair bir beklenti var. Hem AK Parti seçmeninde hem Kürt seçmeninde bir normalizasyon beklentisi var. Hayatın da normalize olması. Bunda da çok fazla bir umut yok ve bunun değişimine dair bir beklenti yok. Üçüncü olarak esas olan mesele insanlar seçimden çok seçim sonrasını düşünüyor. İnsanlar, ’31 Mart’tan ziyade nisan, mayıs, haziran aylarında yeniden kayyım atanacak mı?’ diye düşünüyor. Bu konuda hakim beklenti yeniden kayyım atanacağı yönünde. Dolayısıyla seçme ve seçilme hakkının 8 yıldır gasp edilmiş olması, biraz seçme ve seçilmeyi anlamsızlaştırmış durumda.
‘ÖN SEÇİM ÖNEMLİ BİR DENEYİM OLDU’
DEM Parti ön seçimlerle belirledi belediye başkanı adaylarını. Tartışmalar, kırılmalar, itirazlar oldu. Bu deneyime şahsen değer biçiyorum ve önümüzdeki seçimlerde bu yöntemin daha nitelikli bir şekilde uygulanacağını düşünüyorum. Daha önce de yazmıştım, Kürt siyaseti bu yöntemde ısrar ederse, ön seçimle aday belirlemek, eşbaşkanlık sistemi gibi siyasette kalıcı bir yer edinebilir.
Cuma Çiçek de, “Bu ana akım Kürt siyasetinin geleneği açsısından bence önemli bir değişim, önemli bir yenilikti. Bu anlamıyla eğer devam edebilirse, yapılandırılabilirse Kürt siyasetinde önemli bir dönüşüm dinamiğine dönüşebilir” diyor.
Ön seçimin sıkıntılarına da değinen Çiçek, “Ama belki ilk olmasından kaynaklı olarak çoğu yerde çok fazla tartışmalar oldu, sürecin iyi yönetilmediğine dair. Önceden bazı adayların belirlendiğine dair tartışmaların yanı sıra delegasyonun iyi yapılmadığına çeşitli eleştiriler de var. Bu anlamıyla belki devam etmesi, belki ikinci, üçüncü denemede nereye gideceğini görmekte fayda var. Ama şu aşamada görebildiğim kadarıyla esasında değişim şu: Daha önce sınırlı sayıda insanın karar verdiği bir mekanizmadan daha geniş sayıda parti kadrosunun müdahil olduğu bir ön seçim deneyimi yaşandı. Daha geniş grupların karar vermesi, geçmişe kıyasla önemli bir ilerleme. Ama görebildiğim kadarıyla esasında kadrolar belirleyici oldu. Bunun da şöyle bir dezavantajı oldu. Bu değişim havasını kadrolardan halka, kitlelere taşımayı sınırlandırdı. Dolayısıyla mayıs seçiminde yaklaşık 5 seçmenden birini içeren kırgınlığı giderir mi? Görebildiğim kadarıyla ön seçimin bu kırgınlığı ortadan kaldırmaya yönelik bir katkısı olmadı. Ön seçimi geniş kitleye taşıyacak eksene kayamaması bence biraz kitledeki kırgınlığı giderici pozisyonu sınırlandı” diye konuştu.
‘KIRGINLIK DAHA DERİN’
Konu kitlenin kırgınlığına gelince Çiçek, biraz geriye gidiyor ve “Kitlenin kırgınlığı daha derin. Kitlenin 2015’ten bu yana devam eden kırgınlığı var. Bu konuda HDP’den daha radikal bir dönüşüm beklentisi var. Söyleminde, kurumsal yapılanmasında, kitle ile kurduğu ilişkide, ittifak politikasında bir siyasi özne olarak yeniden konumlanma ihtiyacı var” yorumunu yaptı.
“Mayıs seçimlerinden sonraki kongre süreci bunun için bir fırsattı” diyen Çiçek, “Ama görebildiğim kadarıyla bu fırsat çok değerlendirilemedi. Özetle söylersem, karar alma sürecinin dar bir kadrodan çıkıp geniş bir kadro tabanına yayılması olumlu bir gelişme. Bütün hatalara rağmen. Ama geniş kitleler içerisinde heyecan, enerji yaratmadığını, bunun için de yeterli olmadığını söylemek mümkün” ifadesini kullandı.
‘HÜDA PAR VE YRP GÖRÜNÜR OLMAK İSTİYOR’
AK Parti mayıs seçimlerinde ittifaklar kurmuştu. Bu ittifaklar arasında HÜDA PAR ile Yeniden Refah Partisi de vardı. Bu üç parti yerel seçimlere kendi adaylarıyla giriyorlar. AK Parti Diyarbakır Büyükşehir Belediyesini almak istiyorsa neden ittifak kurmadı? Bu soruyla ilgili muhtelif yorumlar yapılıyor.
Cuma Çiçek ise bu soruya şöyle cevap verdi: “Bu iki küçük partinin mayıs seçimlerinden farklı olarak bu seçimlere kendi adaylarıyla girmeleri anlaşılır bir durum. Bunun iki temel nedeni var. Birincisi, bu partilerin bir siyasi aktör olarak ortaya çıkma ve kendilerini büyütme arzuları var. Yeniden Refah Partisi mayıs seçimlerine ittifak içerisinde girse de kendi logosuyla girdi, siyasi özelliğini görünür kılmak için. Bu da görece beklenmedik bir yükseliş yaşadı. Mayıs seçimlerinde yaşadığı bu yükselişi sürdürmek istiyor. Bir siyasi özne olarak var olma arayışı HÜDA-PAR için de geçerli. Özellikle Kürt coğrafyasında, işte Diyarbakır, Bingöl ve Batman’da kısmi de olsa temsili olan bir parti. Dolayısıla burada bir adayla çıkma ve aday üzerinden kendi söylemini kurmak HÜDA-PAR açısından bir siyasi özneleşmenin olmazsa olmaz şartı. Şu an HÜDA-PAR’ın birinci önceliği bir siyasi özne olarak ortaya çıkmak. Tabanını genişletme, oy oranını yükseltme ve bu AK Parti ile ittifak içerisinde olabilecek bir durum değil. Ayrı, özgün bir siyasi özne olarak konumlanmasını gerektiren bir durum. Bu iki parti için, özellikle HÜDA PAR için bölgede AK Parti’de yaşanan oy kaybının adresi olma özelliği var.
‘HDP’YE AKACAK BİR DARALMA DEĞİL’
Çünkü AK Parti’nin Kürt meselesinde almış olduğu pozisyon belli oranda bir daralmayı getirdi AK Parti seçmeninde. Bu daralma HDP’ye akabilecek bir daralma değil. Taban esas olarak yeniden İslami motiflerle pozisyon alacak partilere kayacaktır. Bu iki parti de bunun adresi olmaya aday. AK Parti’ye küsenler için bir akış kanalı ve yeni adres olma iddiası var. Dolayısıyla bu kaybı bir avantaja dönüştürme çabası var her iki partide. Bundan dolayı parti çıkarlarını merkeze alan, seçimde birkaç belediye başkanını çıkarmaktan öte, biraz siyasi özelliğini görünür kılma, büyütme arzusu olan partiler. Bir de bu yerel seçim olduğu için, belki birkaç yerde bile olsa seçimi kazanma motivasyonu da bu partiler için önemli. Bunlar parlamentoda güçlü temsiliyeti olan partiler değil. Türkiye’de yerel bir ölçekte bir yönetim deneyimi inşa etmek, makro ölçekte bu partilerin önünü açabilir. Bunlara katkı sağlayabilir. Dolayısıyla bu yerellik meselesini bir fırsata çevirme arzusu da bu iki partiyi kendi adaylarıyla seçimlere yöneltti diye düşünüyorum.”
‘AK PARTİ KENDİSİNDEN KOPAN OYLAR İÇİN ALAN AÇIYOR’
Cuma Çiçek, seçime ittifaksız girme deneyiminin AK Parti’nin tercihi olabileceğini belirterek, “Ben AK Parti’nin buna karşı çıktığını düşünmüyorum. AK Parti, kendisinden kopan ya da kendisine oy vermeyecek seçmenin gidebileceği ikinci bir alan yaratmak isterse bu HÜDA PAR olur. Seçmeninin HDP’ye gitmektense HÜDA PAR’a gitmesini tercih eder. Ayrıcı HÜDA PAR’ın Kürt meselesinde AK Parti’ye kıyasla Kürt sokağının taleplerini daha sesli dile getirmesi AK Parti’ye de yarayan bir mesele. AK Parti bunu söylemese bile onunla ilişki içerisinde, ittifak içerisinde duran bir partinin anadilde eğitim, Kürtlerin kendisini yönetme hakkı gibi meselelerden bahsetmesi dolaylı olarak şu mesajı veriyor. AK Parti eğer bu parti ile ittifak kuruyorsa, bir ilişkisi varsa aslına bu söylemlere de kapalı değil. Dolayısıyla hala bir çözüm aktörü olarak durduğu mesajını da veriyor HÜDA PAR üzerinden. Kısaca AK Parti’nin HÜDA PAR’ın kendi adaylarıyla girmesine direnç gösterdiğini düşünmüyorum. Muhtemelen desteklemiştir. Çünkü dolaylı yoldan da olsa bir yandan kayıpları için DEM Parti dışında bir adres yaratma ama bir yandan bu aktörün Kürt meselesindeki hak taleplerinin kendi hanesine yazması anlamında da AK Parti’ye yarayan bir karar” dedi.
‘YÜZLEŞME EĞİLİMİ ZAYIF’
HÜDA PAR ve DEM Parti, mümkün olduğunca birbirinden uzak durmaya ve birbirleriyle polemik yapmamaya çalışan iki parti. Görünür olan bu ancak iki parti zaman zaman geçmişte olanlar yüzünden karşı karşıya gelebiliyorlar. Batman Petrolspor maçında iki partinin belediye başkan adaylarını yan yana gösteren fotoğrafın sosyal medyada paylaşılmasından sonra yaşananlar gibi.
Sosyal medyada kopan fırtına iki partiyi karşı karşıya getirmedi ve hatta HÜDA PAR cenahından ılımlı mesajlar geldi. Yine de bu durum, iki parti kitlesinin gerginliğine işaret ediyor.
Cuma Çiçek, iki partinin arasında süregelen gerginliği ve bu gerginliğin nasıl giderilebileceği hakkında düşündüklerini şöyle anlattı: “Kısmi bir suskunluk ve sakinleşmenin olduğu ortada. 90’lı yıların o negatif hafızasından sonra en azından Kürt sahasında farklı Kürt siyasi aktörleri arasında şiddetin kullanılmaması bağlamında bir normalizasyon var, bir kabul var en azından. Bu önemli. Bu anlamıyla özellikle HÜDA PAR’ın kurulmuş olması, Hizbullah geleneğinin bir legal siyasi parti etrafında örgütlenmiş olması desteklenmesi gereken bir karar, Kürt sahasında siyasetin öne çıkması ve normalizasyon için. Öte yandan bu suskunluk ve şiddet kullanmama siyasetle var olma eğilimi HÜDAPAR açısından bir normalizasyon değil, bütün gerilimi giderebilmiş değil. 90’larda olan bitene dair bir konuşmama hali var. Bu konuşmama, yüzleşmeme hali bugüne kadar devam etti. Bu iki partinin bugüne kadar teması da çok sınırlıydı. Hatta belli bir dönem çatışmalar da oldu, can kayıpları da oldu. Bu normalleşmeme meselesinin temel nedeni, geçmişe dair olan bitenle bir yüzleşme eğiliminin zayıf olmasından kaynaklanıyor.
‘ARABULUCUYA İHTİYAÇ VAR’
Bu iki partinin bir araya gelmesi zor gibi görünüyor. Yani bu çatışma yeniden çıkmayabilir ama HÜDA PAR ile DEM Parti’nin ittifak kurması, yan yana durması söylemsel düzlemede çok zor. Çünkü öngörülen toplumsal yapı ve tahayyülleri çok farklı. Hatta çatışan tahayyülleri var. Bu çatışmayı toplumsal cinsiyet alanında görmek mümkün. Sekülerlik, laiklik meselesi bağlamında görmek mümkün. Diğer aktörlerle ilişki biçimlerinde görmek mümkün. Burada uzlaşısı çok kolay olmayan iki ayrı çatışan toplumsal tahayyül var. Muhtemelen bu gerilimli ama çatışmaya dönmeyen ilişki hali bir süre daha devam edecek. Bunun kırılabilmesi için belki geçmişle yüzleşme deneyiminin gerçekleşmesi lazım. Ama buna dair çok fazla emare yok. Son olarak şunu söyleyebilirim. Belki bir aracılığa da ihtiyaç var. Yani bu aracılar Kürt sokağındaki diğer aktörler, STK, meslek örgütleri olabilir, kimi kanaat önderleri olabilir. Bu gerilim taşıyan suskunluk halinin nihai barışa evirilecek bir ilişki için arabuluculara da ihtiyaç var gibi duruyor. Konuşma zeminini genişletecek aracıların belki biraz daha aktif rol alması gerekiyor. Gerilimin son bulması için arabuluculuk şart gibi.”